DEFTER: ŞEYLERİN TANZİMİ I
BAZI OKUMALAR,
ALINTILAR
VE YANLARINA İLİŞTİRİLMİŞ ABSÜRD, ARAK ÇİZİMLER
ASMALIMESCİT ’74 (BOHEM HAYATI) , Fikret ADİL
Adil, F. (1993). Asmalımescit ’74 / İntermezzo. İstanbul: İletişim Yayınları
“Mail Bey’in merakını gidermek için kılık değiştirdiği bile olurdu” (Adil, 1993, s.42).

HUZUR, Ahmet Hamdi TANPINAR
Tanpınar, A. H. (2017). Huzur. İstanbul: Dergah Yayınları.
“Acaba alışkanlık mı? Hep yanımızdakileri mi seviyoruz?” (Tanpınar, 2017, s.12).
“Mümtaz kendi sıkıntılarının hikayesiyle başkasını teselli etmek isteyen bir adamın sözünün bir türlü bitmeyeceğini birkaç defa tecrübe etmişti” (Age, s.57).
“Kapının önünde kalmıyoruz ki, evin içine giriyoruz, ona sahip oluyoruz, benimsiyoruz, benimdir diyoruz, istiyoruz, memnun oluyoruz. Gidenin arkasından ağlıyor, gitme diye eteklerine yapışıyoruz. Hiçbir şeyi kendimizden ayıramıyoruz. Bir sofraya davet edilmiş değiliz; belki mütemadiyen içimizden doğuyoruz… Hiçbirimiz hayatı maddenin arızi bir hali gibi kabul etmiyoruz” (Age, s.73).
“NİÇİN BU KADAR HODBİN OLUYORLAR?” (Age, s.121).
“Fakat sanat bile bazı tabiatları yumuşatamıyordu” (Age, s.161).

” -Şark bu, güzelliği de burada. Tembel, değişmekten hoşlanmaz, geleneklerinde adeta mumyalanmış bir dünya. Fakat bir şeyi, çok büyük bir şeyi keşfetmiş. Belki vaktinden evvel bulduğu için kendine zararı dokunmuş…
-Nedir o?
-Kendisini ve bütün alemi tek bir varlık halinde görebilmenin sırrını. Belki de gelecek ıstıraplarını hissettiği için bu panzehiri bulmuş. Ama unutmayalım ki dünya ancak bu noktadan kurtulur.
-Bulduğu şeyin ahlakını yapabilmiş mi?
-Zannetmem. Fakat bu buluşta kendisini avuttuğu için hareket imkanlarını az çok azaltmış… Yarı şiir bir hülyada, realitenin sınırlarında yaşamış. Mamafih bu hali benim hoşuma gitmiyor, deve kervanı ile seyahat gibi ağır ve yorucu geliyor…” (Age, s.180-181).
Mümtaz ve Nuran arasındaki bu sohbet! Kimin neyi söylediği belli değil, önemi de yok! Bu bir diyalog. İki kişilik bir eylem. Ne derin, ne samimi, ne güzel bir eylem. Bundan başka, böylesi katmanlı bir diyalogdan başka ne dileyebilir ki insan!

” Doktor: Galiba musikiyi seviyorsunuz!
Mümtaz: Hem de çok.
Doktor: Yalnız alafranga mı?
Mümtaz: Hayır, alaturkayı da. Fakat galiba aynı adam olarak değil” (Age, s.388).
KİMDİR BU MİTAT KARAMAN?, Doğu YÜCEL
Yücel, D. (2017). Kimdir Bu Mitat Karaman? İstanbul: Can Yayınları.
“Ölmek için güzel bir gün aslında. Ama tatil öncesi verilmesi gereken beyannameler vardı. Belki daha sonra” (Yücel, 2017, s.224).
“…acelesi olan kişi önünde yavaş yürüyen kişiden nefret eder, çok rastlanan bir metropol öfkesi, ne var ki bunda?” (Age, s.237).
Acelesi olduğunu sanma hastalığı.

THE ART OF THE SURREALISTS, Edmund SWINGLEHURST
Swinglehurst, E. (1995). The Art of the Surrealists. Italya: Parragon.
“Painting (Keramisch Mystisch, 1914-1920 by Paul Klee) links mysticism and ceramics” (Swinglehurst, 1995, s.9).
“Pots are a symbol of this dual nature of humankind (spirit of human, creative being, and the earthy animal)” (Age, s.9).

TANRISIZ GENÇLİK, Ödön VON HORVÁTH
Von Horváth, Ö. (2016). Tanrısız Gençlik (Çeviren: Oktay Değirmenci). İstanbul: Jaguar.
“Zenci: Dışlanmışlar (yabancılar), ırksal açıdan temiz olmayanlar, aykırı düşüncelere sahip olanlar ve Yahudilerle eş anlamlı olarak kullanılır” (Von Horváth,2016, s.10)
“Güneş doğmuş, yağmur ya da kar yağmış, o anda her şeyi unutmuştur seyirci. Hangi ‘her şeyi’?. Gülümsüyorum: zencileri muhtemelen…” (Age, s.12).
Uygun adım yürüyen ve sırt çantası taşıyan Venüs (Age, s.45-47).
“Eva, yoksa sen sonbahar mısın?” (Age, s.125).
“Marie Antoinette’nin çaya davet ettiği misafirlerin birçoğu 16.10.1793’teki idamına meraklı izleyiciler olarak katılmış olmalıdır” (Age. s.161).

No Comments